Dönüşüm, Muhteşem Olacak!

"Ben, öğrendiğim kadarıyla kendime yeterim, değişime ve dönüşüme gerek duymam." şeklinde konuşan birine şahit olduğunuzda, aslında öğrenim ve gelişim alanına kaygıyla baktığını, birtakım korkularının olduğunu anlayabilirsiniz. Değişime direnç göstermenin altındaki duygular araştırıldığında; yalnızlık korkusu, yetersizlik korkusu, güçsüzlük korkusu, değişimden korkmak gibi bilinçaltı kayıtlarının olduğunu görülebilir.

Dönüşüm, Muhteşem Olacak!

Merhaba, değerli Canlar. Bu yazımda sizlere, kendimizi son derece rahat ve güvende hissettiğimiz bir yerden bahsetmek istiyorum. Hepimizin çok yakından bildiği bu yerin adı; “Kişisel Konfor Alanı!”, tanıdık geldi değil mi?

Genelde bu alanın dışına çıkmakta zorlanırız. Bugüne kadar öğrendiklerimiz ile yetinmek, yeni şeyler öğrenmeyi reddetmek; çocukluk döneminde kaydedilen bilinçaltı inançları ile doğru orantılıdır. Çünkü, bilinçaltı; "Benim için, en doğru olan yer burasıdır!" cevabını savunur. Karşılaştığı her olay ve durumlarda aynı etki, tepki ve rapor sistemini kullanır. Gözlemci olarak baktığınızda, aslında bilinçaltı öğrendiklerini uyguluyor. Bunun yanında, egonun mevcut kazanımlarını koruma çabasının da olduğunu belirtmem gerekiyor.

"Ben, öğrendiğim kadarıyla kendime yeterim, değişime ve dönüşüme gerek duymam." şeklinde konuşan birine şahit olduğunuzda, aslında öğrenim ve gelişim alanına kaygıyla baktığını, birtakım korkularının olduğunu anlayabilirsiniz. Değişime direnç göstermenin altındaki duygular araştırıldığında; yalnızlık korkusu, yetersizlik korkusu, güçsüzlük korkusu, değişimden korkmak gibi bilinçaltı kayıtlarının olduğunu görülebilir.

İnsan olarak tekâmül etmeye geldiğimiz gezegende hedefimiz, konfor alanından çıkıp fayda oluşturacak alanlar içinde yaşayabilmek olmalıdır. Bunun için atılacak ilk adım, bilinçaltındaki korkuları fark etmeye çalışmak; sonraki adım korkuları, duyguları dönüştürmek için öğrendiklerimizi yaşamda uygulayabilmektir. Bizi zorlayan durumlara karşı cesaretle yaklaşıp onları deneyimlemek, yolumuzu aydınlatacaktır. Çaba gösterdiğimiz kadar da bakış açımız genişleyecektir.

Bebekleri, küçük çocukları düşünün mesela; oldukları yerde hiçbir zaman sabit kalamazlar. Sürekli yeni bir şeyler öğrenmek, çevresini keşfetmek isterler. İçgüdüsel olarak olup, biteni merak ediyorlar. Bu onlardaki heyecanı ortaya çıkarıyor, gün sonunda mutlu olmalarını sağlıyor. Heyecan duymak, öğrenebilmek için itici bir güçtür. Biliyoruz ki çocuklar yürümeye başlamadan önce emekler. Sonra, gayet temkinli ve dikkatli bir şekilde yürümeye devam ederler. İlk deneyimleriyle birlikte hareket sahasının genişliyor olması, kendilerinde olan güven duygusunu geliştirir. Ne kadar çok deneyimler ve öğrenirlerse, bir o kadar güvende olduklarını hissederler. Güven duygusunun oluşumu ve sürdürülebilirliği hem kişisel hem de evrensel olarak insanoğlu için çok önemlidir.

Erişkinler olarak her yeni gün ilave duygularla, korkularla yüzleşebiliyoruz. Fark ettiklerimizi dönüştürmeye çalışıyor, bazılarını da henüz anlayamadan günü tamamlamış oluyoruz. Tabi şöyle de bir durum var; insanın mevcuttaki tüm duyguları kişisel olarak deneyimlemesi için yeterli vakti olmayabilir, özellikle de zamanın daha da kıymetlendiği bu yüzyılda.

Öyleyse ne yapacağız?

Yapacağımız şey şu: Kendimizden önceki yaşamları dinleyip, okuyup analiz etmek. Başkalarının tecrübe ettiklerini gözlemlemek, aslında bir çeşit deneyimdir. Bu, bilen birine adres sormaya benzer.

Kişiyi sabote eden, ilerlemesine engel olan, konfor alanından çıkarmayan zihin oyunlarına karşı çok dikkatli olmalıyız.

"O, bana şunu dedi!"

"Bunlar arkamdan konuştu!"

"Beni anlayan kimse yok!"

"Yıllarca sırtımda taşıdım, şimdi benden kötüsü yok!" demekle hiç bir yere varılamaz. Olduğunuz yerde sayar, asla gelişim sağlayamayız.

Olumsuz duyguların görülebilmesi adına sanki sinyal niteliği taşıyan bu tür cümleleri iyi anlamalıyız. Bireyden bütüne doğru gittiğimiz tekâmül yolunda, kişisel gelişimimize odaklanmalıyız. İnsan ve varlık adına yararlı davranış ve eylemlerde bulunmalıyız.

“Varlığa fayda sağlamak, samimiyet göstergesidir.”

Günün herhangi bir saatinde yaşadığınız ne ise, o anda ilahi akışa girerek, durumun size olan faydasına odaklanmaya niyet etmek en doğrusu olacaktır.

Hem ne demiş, Hz. Rumi;

“Eden kendisine eder; yapan bulur ve çeker. Hatırla! kazanmak koca bir ömür isterken, kaybetmeye ise anlık gaflet yeter.”

Sağlıcakla, huzurla yola devam…

Muhammet GEBEŞ

Sosyal medya hesabı:

https://www.instagram.com/muhammetgebes_resmi/

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!