Annelik, Neden Önemli?

"İnsani kazanımlar; aklın seçimiyle başlar, kişinin gayret ve kararlılığını destekleyen ilahi akışla devam eder ve artık güvenle kişisel kadere kaydedilir."

Annelik, Neden Önemli?

Annelik neden önemli?

İnsanlar, dünyaya gelmeden önce anne ile fiziksel olarak doğrudan bir bağlantıya sahiptir. Ortalama 38 ila 40 hafta boyunca göbek bağıyla anne karnında yaşayan çocuk, doğumdan sonra 100 ila 104 haftaya yakın sütle beslenme ve dünyevi ihtiyaçların karşılanması maksadıyla mucizevi bir merhametle kuşatılır. Aktarmış olduğum biyolojik bilgiler, yatay düzlemdeki durumu anlamak için yeterlidir. 

Bununla birlikte insanlık tarihten bu yana, kutsal kitaplar vesilesiyle insanoğlunun en yüksek düzeyde değerli ve kıymetli olduğu bildirilmiştir. Bu anlamda çalışmalar yaparken, insanın değer ve önemini ifade eden bir ayeti sizlerle paylaşmak isterim.

"İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. (O su) sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar. İşte Allah (başlangıçta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadirdir." Tarık suresi (5,6,7,8)

Tüm bunların ışığıyla; Annelik makamı çok önemli bir konumdadır ve öyle olmaya da devam edecektir.

“Babaların bir önemi yok mu?" diye yöneltilebilecek sorulara karşı, babalığın da ayırt edilmediğini belirtmek için, Lokman suresi (15) bakın ne diyor:

"İnsana da anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: Bana ve anne babana şükret, dönüş banadır.”

Değerli okurlarım; aktaracaklarım özellikle annelik makamı üzerinden devam ediyor olduğundan, babalarla ilgili saygınlığı sonraki yazılarımda ifade edebilmeye niyet ediyorum. 

Şimdi, anne ile çocuğun iletişim ve ilişki konusuna tekrar dönecek olursam:

Annelerin, babalara oranla çocuklarla olan iletişimlerinde daha tesirli olduğunu söyleyebilirim; çünkü anneler, kendi öğrendiği kadarıyla çocuklarının iyiliği ve rahatlığına yönelik titiz bir çalışma içerisindedirler. Çocuklarının kendi yanlarında veya yakınlarında olması, bir çeşit kişisel güvenlik kalesi içinde yaşaması onlar için öncelikli tercihtir. Genelde, "Dışarısı tehlikeli ve ben evladımı yanımda, kontrolüm altında ve gözetimimde tutarsam koruyabilirim." diye düşünürler. Tabi ki bu, annelik içgüdüsüyle gelişen merhametli bir davranıştır; bununla beraber bu tür davranışlar aslında çocuğun hareket sahasını kısıtlar, özgüveni perdeler ve gizlice bağımlılık oluşturan şartları yerine getirir. Çocuğun ilerideki zamanlarda kuracağı bireysel ve toplumsal ilişkilerde güven ve huzur kalitesinin gelişmesi adına, bu tür davranışlar ebeveynler tarafından tercih edilmemelidir.

Araştırmalara göre annelerin çocuklarına karşı çalıştırdığı benzer tutum ve tavırlar; aslında kendi anne ve baba ilişkilerindeki olaylara tanıklığı sırasında bilinçaltına kaydediliyor ve şimdiye getiriliyor. Annede bilinçaltı öğretisiyle başlayan bu hareket, istemsiz olarak çocuğa aktarılmış oluyor.

Olgunlaşma yolunda olan kişiler gibi anneler de kendi çocukluk döneminde içsel olarak onaylamadığı bir olayı olabildiğince dengeye alarak, kolaylıkla dönüşüm yolunda yürümek ister. Evet, işin özüne indiğimizde, bilinçaltı düzeydeki tüm bu tutum ve davranışlar; annenin çocuk üzerinden deneyimlemek suretiyle kendini şifalandırmak istemesindendir.

Örneğin: Çocuğunun sürekli ağlaması ve iştahından şikayetçi olan annelerle konuşulduğunda: ailesi tarafından kısıtlanmış, dışlanmış ve zaman zaman sözü kesilerek değersizleştirilmiş bir çocukluk dönemi geçirdiği görülmektedir.

Ruhun bilgeliği, daha çok yakınlar üzerinden etkili yansıtmalar yaparak şifa alanlarını açmaktadır, bunu hatırlatmak isterim.

Tüm bunlarla birlikte, herhangi bir radyo istasyonunun yayın yapmasına benzer halde ister anne ister baba, ister çocuk isterse de erişkin bireyler olsun; zihinlerdeki düşünce sistemine göre bir titreşim yaymakta ve aynı etkiyi genişletmektedir. Seçim yapılması gerekirse, insani normallerde sürekli artan fayda merkezlenerek yayın yapmak daha ahlaki olacaktır.

Bütünsel bakış açısıyla: İnsanların benlikleriyle ve beklentileriyle ulaşmak istediği yerlerden ziyade, hakikatte ulaşılması gereken yer daha önemlidir ki, “Gelişim, benliği değil birliği hedefler.” diyebilirim.

Varlıklar adına hakkaniyetli, değeri yüksek olan faydalar ancak ‘biz olma’ anlayışıyla ortaya çıkar. İlahi ve ahlaki sistemin insanda kazandırmak istediği temel farkındalık budur ve bu oldukça huzurludur.

Şimdilik tamamlarken ruhsal, zihinsel ve bedensel deneyimleri dönüştürmeden gelişebilecek (tekâmül edecek) hiç kimse yoktur. Niyet edelim ki, kolaylıkla ve sağlıkla olsun.

"İnsani kazanımlar; aklın seçimiyle başlar, kişinin gayret ve kararlılığını destekleyen ilahi akışla devam eder ve artık güvenle kişisel kadere kaydedilir."

Başardığınız için, sizi tebrik ediyorum. 

Muhammet Gebeş

Sosyal medya hesabı: https://www.instagram.com/muhammetgebes_resmi/

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!