Yüzyıl Sonraki Torunuma Mektup- 60

İşte bu mektubu da emeklilik günlerimin ilk aylarından itibaren kendimi ve varoluşun hakikâtini anlayabilmek amacıyla çıktığım HAKÎKÂT YOLCULUĞUM sırasında yazıyorum size. Diliyorum ve niyet ediyorum ki sizlere ulaşsın ve küçücük de olsa bir ışık tutsun hayatınıza.

Yüzyıl Sonraki Torunuma Mektup- 60

BÂKİ KALAN BU KUBBEDE BİR HOŞ SADÂ İMİŞ

Sevgili torunlarım.

Öncelikle söylemelim ki, bu mektubu yazmaktaki tek amacım sizleri kendimden haberdar etmek değil. Sizlere, geçmişinizle, köklerinizle, atalarınızla ilgili ufacık da olsa bir iz bırakmak.

Bu yıl öğrendim ve fark ettim ki insanoğlu kökleriyle bu dünya düzleminde var oluyor ve köklerini ne kadar iyi bilirse o kadar güçlü hissediyor kendisini.

Ben, 100 yıl önceki atalarımı hiç görmedim. Varlıklarından, sonraki nesillere verilen isimlerinden dolayı haberdarım. Pek çoğunun  varlığından bile haberim yok. Bu yaşıma kadar hep içimde hissettiğim “Kendimi bir yere ait hissetmeme” duygusunun da atalarımın oradan oraya savrulan muhacirler (göçmenler) olmalarından kaynaklandığını da bu yıl öğrendim. Benim için çok hüzün verici bir bilgiydi bu. Atalarımın kimisi savaşta ölmüş, kimisi de geri gelmeyecek yakınları için yollarda göz yaşı dökerek aklını yitirmiş. Param parça olmuş ailelerden geriye kalan bir avuç insandan üreyen bir kuşağım ben. İşte, benim yaşadığım bu hüzünlü duygulardan sizleri beri tutmaktır niyetim.

Büyük babanızın genlerinden o kadar farklı, çeşitli genlere sahip olacaksınız ki, gün gelip öğrendiğinizde çok şaşıracaksınız. Belki de sizin var olduğunuz yıllarda tüm bunları bilerek doğacaksınız bu dünyaya, bilmiyorum! Anadolu insanının tipik birer örneği olacaksınız; devâsa bir gen havuzundan seçilmiş örnekler…

Yaşadığım bu günlerde dünyanın ve ülkemin hâli pek iç açıcı değil ne yazık ki! Geleceği tahmin eden bazı uzmanların söylediğine göre de geleceğin bugünden pek farkı olmayacak. Hatta daha da kötü! Rabbim barış dolu  güzel günler yaşamayı nasip etsin inşallah! Kötü derken “ Neye göre ve kime göre kötü?” olduğu da tartışılır tabii.

Sizler, bizim tamamen yabancısı olduğumuz koşullarda doğup büyüyeceğiniz için, sisin için çok sırdan ve “normal!” olanlar, bugünden baktığımızda ürkütücü görünüyor.

Dünyanın hâl-i pür melâli çok parlak olmamış tarih boyunca. Neyse şimdi size dünya tarihini anlatmayayım, siz zaten biliyorsunuzdur bunu.

Sizin yaşayacağınız yıllarda, olacağı söylenen birçok şeyin gerçekleşip gerçekleşmediğini çok merak ediyorum: Arabalar uçuyor mu? Enerji kaynağınız ne? Işınlanma gerçekleşti mi? Hâlâ annelerinizin rahimlerinden mi doğuyorsunuz? Mars’a koloni kuruldu mu?

Bu yaşıma kadar öğrendiğim bir şey var ki insanoğlu tarihin her döneminde aynı duyguları, aynı düşünceleri, aynı davranış kalıplarını tekrarlayıp duruyor. Değişen tek şey, kullanılan araçlar, para birimleri, giysiler, barınakların biçimi, kullanılan enerji kaynakları vs. Yani yaşanılanlar aynı , ayrıntılar farklı…

Güzel torunlarım, sizleri göremeyecek olsam da sizlerin gelecekte bir yerlerde var olacağınızı hayâl etmek bile kalbimde size karşı sevgi tomurcuklarının çiçek açmasını sağladı. Sizleri şimdiden çok sevdimJ

Güzellikler! Siz, siz olun kendinizden ödün vermeyin, kendiniz gibi olun; başkalarını da bırakın kendileri gibi olsunlar.

Allah inancınız kalbinizde, “Allah” zikriniz dilinizde olsun daima! Dürüst, merhametli, âdil, iyi huylu, güzel ahlâklı, çalışkan, terbiyeli insanlar olun! Yüzünüzde gülümseme olsun daima, yaşadığınız güzelliklerin keyfini çıkarın! Yaptıklarınızdan değil, yap(a)madıklarınızdan pişman olun!

Kendimle ilgili ne söylebilirim diye düşündüğümde şunlar geliyor aklıma:

I.Dünya Savaşı sonrası Yunanistan ve Romanya’dan Anadolu’ya göç etmiş, buradaki insanlar tarafından “muhacir” diyerek biraz yadırganmış, biraz dışlanmış bir sıfatla Orta Anadolu’da küçük bir şehirde(Niğde)  hayata tutunmaya çalışmış iki ailenin ilk torunuyum. Türkiye Cumhuriyeti’nde doğan ikinci kuşağım. Türkiye’nin, tarım toplumundan endüstri toplumuna geçme aşamasında şehirde büyümüş, üniversite eğitimi alabilme şansına ulaşmış bir atanızım. Son 30 yılımı ülkenin farklı şehirlerinde, farklı okullarında edebiyat öğretmenliği yaparak geçirdim. Bu mektubu yazdığım bu günlerde artık emekli bir devlet memuruyum.

İşte bu mektubu da emeklilik günlerimin ilk aylarından itibaren kendimi ve varoluşun hakikâtini anlayabilmek  amacıyla çıktığım HAKÎKÂT YOLCULUĞUM sırasında yazıyorum size. Diliyorum ve niyet ediyorum ki sizlere ulaşsın ve küçücük de olsa bir ışık tutsun hayatınıza.

Güzellerim! Sizleri göremesem de benden birer parça taşıdığınız için hep sizinle olacağım bilinciyle, bana ihtiyaç duyduğunuz her an yanınızda olduğumu, sizi daima sevgiyle kucakladığımı ve desteklediğimi bilmenizi isterim.

Gönül dolusu sevgimle kucaklıyor ve o güzel yanaklarınızdan öpüyorum sizleri. Allah’a emanet olun canlarım…

 

SEMRA SENCER ELTUTAR

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!