Zeki miyiz Yoksa Bilinçli mi?

Zihin ve bilinçten kısa kısa bahsedeyim sonra zihin, bilinç, zihin dalgaları ve nefesle bağlantısına bakalım.

Zeki miyiz Yoksa Bilinçli mi?

Bugün nefes ve zihin arasındaki bağlantıdan bahsedelim biraz.

Öncelikle zihin ve bilinçten kısa kısa bahsedeyim sonra zihin, bilinç, zihin dalgaları ve nefesle bağlantısına bakalım.

Zihin: Deneyimlediğimiz, algıladığımız, hissettiğimiz, yaşadığımız bilgiyi saklama güç ya da kapasitesidir.

Bilinç: Sakladığımız bilgiyi kendimiz ve bütünün hizmetinde, farkındalıkla kullanabilme kabiliyetimizdir.

Aslında böyle bakıldığında zihin için depo, bilinç için ise bilginin sevkiyatı yani hizmete geçmiş hali diyebiliriz. Yani farklı bir ifade ile; biz sürekli olarak gerekli gereksiz her şeyi depoladığımızda bir zaman sonra depo dolar, her şey birbirine karışır ve yeni şeylere yer kalmaz. Dolayısı ile deponun sürekli hareket halinde olması, gelenin kullanılarak yeniye yer açılması çok daha işlevsel ve faydalı diyebiliriz bu pencereden baktığımızda.

Zihinsel olarak çok güçlü olabiliriz, devasa bilgi birikimine sahip olabiliriz, üstün zekâlı olabiliriz vs bununla birlikte o zekâyı doğru yer, doğru zaman, doğru şekilde kullanamıyor isek bilinçli olduğumuzdan bahsedemeyiz.

 

Basit en bilinen iki örnek:

 

  • Zihin içilen bir sigaranın kişinin ve çevrenin sağlığa zararlı olduğunu duyar, öğrenir, kaydeder ve bilir. Sigara kullanmıyorsak bilgili ve bilinçli, kullanıyor isek bilgili ve bilinçsiz oluyoruz
  • Affetmenin şifalayıcı olduğunu, duymuş, öğrenmiş ve zihnimize kaydetmişizdir. Affetme eyleminde bulunuyorsak bilgili ve bilinçli, affetmekte direniyorsak bilgili ve bilinçsiz bireyler oluyoruz.

Bir diğer konu ise zihin ve beden birlikte çalışır, zihin rahatsa beden rahattır, beden rahatsa zihin rahattır. Bedensel rahatsızlıkların sebebinin zihinsel olmasının nedeni de aslında bu noktayla ilgilidir. Ve bunların tümü nefesle direkt ilgilidir.

Öğrendiğim bilgiler içinde hoşuma giden diğer detay ise; zihnin süptil yani ince oluşu. Bu incelik bedeni etkiler. Evrende ince olan şeyler kalın olandan daha etkilidir. İnceden kalına geçtikçe etki azalır.

Bir örnekle; Beden kalındır, kabadır ve etkisizdir, duygular ise ince, süptil ve etkilidir. Mesela mutluluk ya da öfke, duygudur ve o kadar ince ki, bir anda gelir, seni o duyguda yaşatır sonra başka bir şey olur, bir rüzgâr eser ve duygu dağılıp gider, yerine yeni bir duygu gelir.

Beden kaba olduğundan sabit kalırken, duygu ince olduğundan, hızlıca değişebiliyor ya da dönüşebiliyor.

Özetlemek gerekirse; Duygu zihinden, zihin ise bedenden daha süptildir. Süptil olan şeyin yakalanması güçtür hatta bazen imkânsızdır, gelir ve geçerdir.

Zihni ve bilinci algılamak, bir araç olarak kullanmak, zihinsel potansiyeli bilinçli olarak kullanmak için en iyi araç nefestir. Nefesle zihni aktive etmek, potansiyelleri geliştirmek, nefes teknikleri ile zihni farkındalıkla yönetebilmek mümkündür.

Ve Richard Davidson der ki: “beyin eğitilebilir ve nefes terapileri ile fiziksel değişime uğratılabilir bir kabiliyete sahiptir.”

Şimdi de biraz zihin dalgalarına bakalım

Zihin dalgaları da nefesle direkt bağlantılıdır. Zihin dalgalarının titreşimi / frekansı vardır. Yani onların en üste çıktıkları ve en alta indikleri dalga boyları vardır.

Düşüncenin tanımlanması ya da diğerlerini etkilemesi için debisi, dalga gücü ve titreşim miktarı önemlidir. Ve bizim bunları yönetebiliyor olmamız da önemlidir.

Zihin bilimcilere göre insanların normal yaşamının içinde 5 farklı zihin seviyesi vardır.

 

Delta 0 –  4 titreşim

Bu seviyede bilinç kapalıdır ve genellikle rüya görülür. Uykunun en ağır devresi olan rem uykusu seviyesidir. Bilinç kapalı ve istirahattedir. Burada kendini dinlenmeye bakıma alır.

Delta seviyesinde yani uykuda ve rem uykusunda nefes alış verişleri çok yavaştır ve çok dingindir. Sadece endişeli ya da korkunç bir rüya gördüğümüzde hızlanabiliyor olsa da normalde çok yavaştır.

Theta 4 – 7 titreşim 

Theta bizim uykudan uyanmak ya da uyumak üzere olduğumuz zaman aralığıdır. Biraz uykulu biraz uyanmış hal. Derin dalma durumları olduğunda da kişi theta seviyesindedir.

Theta seviyesine geçildiğinde böbrek üstü bezleri çok yoğun çalışmaya başlar, bizi uyandırmaya çalışır. O yüzden kaşıntı ve kalpte hızlanma olması normaldir. Bu seviye aynı zamanda bizim dönüşüm yapabileceğimiz seviyedir.

Alfa 7 – 14 titreşim

Bu seviye bizim rahat, gevşek, relaks olduğumuz durumdur, nefesin en doğru çalıştığı, omuzların aşağıda ve serbest olduğu, her şeye karşı eşit olduğumuz an. Yani bir bakıma nötr hal dediğimiz seviyedir.

Alfa seviyesi bizim henüz kendimize gelemediğimiz, hani böyle sigara, kahve vs. gibi uyarıcılara ihtiyaç duyduğumuz, afyonumuzu patlatmak istediğimiz seviyedir.

Betha 14 – 21 titreşim

Dikkatimizin ve konsantrasyonumuzun maksimumda olduğu, yaşamı takip ettiğimiz, zorlukları, problemleri kafamızda çözdüğümüz seviyedir. Matematiksel hesaplar için ideal olan seviye.

Bu alan bizim tamamen yoğunlaşmamızla ve günlük yaşamımızla ilgili olan bir alandır.

Gamma 21 – 31 titreşim

Sürmenaj olan ya da transa geçen insanların yaşadığı seviyedir. Hipnotik transla çıplak ayakla ateşte yürüyüp ayakların yanmaması ya da karnınızdan bir şiş sokulup diğer taraftan çıkartıldığında acıyı hissetmediğimiz an. Vücuda çok yüksek emirler veren bir trans durumudur. Genellikle medyumların, ilham ve sezgileri yüksek olan kişilerin yaşadığı özel zikir anları diyebiliriz.

Gamma seviyesi nefesin en hızlandığı seviyedir.

Nefesi hızlandırdıkça Gammaya doğru yükselirken, nefesi yavaşlattıkça Deltaya doğru düşüyoruz.

Nefesi dikkatli kullandığımızda bilinçli halden az bilinçli hale tamamen hipnotik bir trans durumuna ve horlaya horlaya uyuma durumuna kadar geçebilirsiniz

Diğer yandan nefes; ruh, beden, zihin kalitesini sağlıyor. Dolayısı ile nefes çalışmaları ruhsal sağlık, duygu kontrolü, sinir sistemi,  zihin yapısı, düşünce sistematiği, bedensel gelişim ve hastalıklarla direkt ilişkilidir.

Nefes çalışmalarında zihin ve bilinç işleyişi için en önemli unsurlardan biri diyafram kullanımıdır. Diyafram ile sağ beyin ve parasempatik sistem devreye girer ve vücutta dengeleme başlar. Diyafram kullanmayan kişi bir üst bilince çıkamıyor ve kendi tekâmülünü, yükselişini sağlayamıyor.

Çok bilinen iki örnek vereyim;

 

  • Düşüncelerimden kurtulmak istiyorum dediğinizde, düşüncelerinizi ortaya getiren başka biri var mı? Yok!

 

  • 1 dakika boyunca kırmızı ineği düşünmeyin desem, hiç mücadele etmeden kırmızı ineği düşünmeden durabilir misiniz? Aklınızda bile yokken gözünüzün önünden kırmızı inek gitmez, değil mi?

 

Dolayısı ile biz kendi kendimize düşüncemizi yönetemeyiz. Sadece nefese ve diyaframa dikkatimizi verdiğimizde düşüncelerimizi susturabilir ya da yönetebiliriz.

İçinizde rekabet, yenme hırsı, birilerini geçme ya da haklı olma çabası varsa diyaframınızın doğru ve bütüncül kullanmanız neredeyse imkânsızdır. Diyaframı farkındalıkla kullandığında, diğerini yenme duygun, kazanma duygusuna, hırsların, azme, rekabet duygun ise, eşitliğe dönüşecektir. Ya da en azından bu yönde dengeye gelecektir.

Diyafram çalıştığında, limbik sistem en iyi haline gelir, bilinçaltı devamlı olarak sağılır, beynin arka lobları, emosyonel zeka denilen duygusal zeka (EQ) en iyi şekilde yönetilir

Diyafram nefesi alan kişiler bu sayede zihinlerini, dolayısı ile de sinirlerini ve streslerini yönetmeye başlarlar.

Zihin işleyişiyle ilgili önemli bir konu daha var; Düşüncelerinden sorumlusun, yani eylemi gerçekleştirmen gerekmez. Düşünmen, duygusuna girmen yeterlidir.

Bakara Suresi 33. Ayet içinde, içinizdekilerden ve dışınızdakilerden haberdarım der…

İçinizdeki nedir? Düşüncelerdir, içinden, aklından geçirmektir.

Hareket olmasa da niyet enerji dalgalarının yolunu belirler ve beden eylemde bulunmasa bile zihin kolektif bilince bağlı olduğundan aklınızdan geçeni gerçeğe dönüştürür. Bu bizim, “korktuğum başıma geldi”, “ ben zaten böyle olduğunu biliyordum”, “bunun böyle olacağı belliydi” gibi cümleleri kurduğumuz alanları yaratır.

 

Düşüncelerimizi doğru kullanamadığımızda sistem, negatif dalgalar gönderdiğimizi düşünerek bizi yeni kader yazılımlarına ya da oyunlarına sokuyor. Bunun oluşmaması için düşünce boyutunda ve hareket boyutunda kendim ya da başkası için hiçbir etki göndermemem gerekiyor. Yani burada nötr olmam çok önemli

 

Nefesle zihin kontrolü nasıl sağlayacağımıza gelirsek, öncelikle kendinize 2 ay izin verin.

 

Bu 60 günlük süreçte önce nefesinizi izleyin, bu izleme sizin farkındalığınızı yükseltecek. Çünkü izlemek, sinir sistemindeki ve beynin arka loblarındaki tanımları yeniden (eş durum)  yaratarak yüksek hassasiyete çıkartıyor. Ve biz bunun farkına bile varamıyoruz. 

O yüzden nefesi izlemek yüksek bir farkındalık düzeyi yaratıyor. Yani, SAF TANIK dediğimiz durumdaki dikkat seviyesi.

Saf tanıklık; hiçbir şeye fazladan etki, yorum, yargı yapmadan fotoğrafın içindeki bir noktada değil, fotoğrafın tamamı hatta çerçevenin dışı hakkında dahi gözlem yapabilmek anlamındadır. Bunun nasıl bir şey olduğunu anlamak isterseniz uzak doğu dövüşçülerini izleyin. Onlar tamamen saf tanık durumundadır. Hem olabildiğince esnek ve yumuşak hem de bir o kadar dikkatlidir, an dikkatindedir. Sadece önünü değil arkasını bile görür. Çünkü hem zamanı, hem eşyayı, hem insanı okurlar.

Kendimizi sıfır düzeyine yaklaştırmamız ve orada kalabilmemiz önemlidir yani tüm olanı bir kamera gibi yorum yapmadan izlemek gerekiyor.

“İnsan her an zan üstündedir yani yanlıştadır” yani düşünen zihindir dolayısı ile ZAN’dan özgürleşmenin en etkili yolu sürekli nefes farkındalığında olmak, nefesin farkında olmaktır. Bu hem bizi an dikkatinde tutuyor hem duygularımızı sıfır noktasında tutarak istemediğimiz eylemleri yapmamızı engelliyor, hem de beden sağlığımızı yüksek seviyede tutuyor. Yani nefes farkındalığı birçok yönden bize destek veriyor.

Bu 60 günlük gözlem sırasında bilinçaltınız ortaya çıkacaktır. Bilinçaltı açığa çıktığında da kendinizle yüzleşmeleriniz başlayacaktır. Yüzleşme seviyesine geldiğinizde kendinizi ve açığa çıkan konuları gözlemleme, izin verme, teslim olma ve dönüştürme adımlarını gerçekleştirmeye çalışın. Bu bir süreçtir, belki çok kolay olmayabilir, belki 60 gün yetmeyebilir, bununla birlikte inanç ve azimle bu yolu takip ettiğinizde dönüşüm ve şifa da başlayacaktır.

Konuyu biraz dağıttım ve uzattım farkındayım, mümkün olduğunca basit ve özet bununla birlikte tüm alanlarıyla anlatmaya çalıştım.

 

Şifa olması niyeti ve sevgiyle

Dilek Torun

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!