Yaşam Savaşını, Yaşam Sanatına Dönüştürmek

Hayatımıza zorluk çeken bizde alışkanlık yaratmış ve bize zararı dokunan her türlü alışkanlığı bıraktığımızda yaşam savaşını, yaşam sanatın'a dönüştürmek hiç de zor olmasa gerek....

Yaşam Savaşını, Yaşam Sanatına Dönüştürmek

Yaşam Savaşını, Yaşam Sanatına Dönüştürebilmek

Hayatımızda yol alırken kimimiz daha ömrümüzün başında olduğumuzu, kimimiz ise sonuna geldiğimizi düşünebiliriz. Acaba kime göre başındayız veya neye göre sonundayız.

Değişim ve dönüşüm herkes için geçerli, yeter ki bunu idrâk edip hayata geçirebilecek azim ve istikrar da olabilelim. Bazen bir tanıdığımızı yıllar sonra gördüğümüzde ondaki değişiklik bizi hayrete düşürüyor "kendine ne yaptın sen" sorusunu sormadan duramıyoruz. Belki de o kişi duyduğu bir kelime sayesinde bir aydınlanma yaşadı. Azrailin nefesini yakından hissettiği bir kaza geçirmiş de olabilir ya da hayatın ne kadar değerli olduğunu ona hatırlatacak ölümcül bir hastalığın pençesinden de kurtulmuş olabilir.

Kanser hastaların da bunu çok gözlemlemekteyiz bu hastalar ya ölür ya da dirilir. Dikkat edin yaşar demiyoruz dirilir! diyoruz, çünkü düşünce sistemini değiştirip yaşama sevincini aktive edebildiği için, sanki bir sefer daha canına ruh üflenmiş gibi ezbere değil de özenle yaşamayı seçmiştir. Hayat çoğunlukla seçimlerden ibarettir, her seçim de bir vazgeçiştir aslında. Bizi geçmişin prangalarına vuran ve geleceğin endişelerinde boğan vesveselerden mümkün oldukça ayrışabildiğimizde, anın tadını çıkarabildiğimizi göreceğiz.

Gerçekten yaşamak mı istiyoruz, yoksa mış gibi yaparak sahte gülücükler saçıp, geçiçi maddi kazanımlarla kalıcı mutluluk ve huzura ereceğimizi mi düşünüyoruz? Bu sorunun cevabını illa ki testiyi kırarak öğreneceğiz diye bir kural yok. Tabii ki acı tecrübelerimiz olacak; ama bunlara kayıbımız değil de, deneyimlerimiz olarak bakıp hayat tecrübesi haline getirdiğimiz noktada huzura ermek daha mümkün olacaktır.

Hayatta bir kayık olduğumuzu düşünelim. Kayık olan biz sakin akışlarda salına salına nehirde zevk-i safa yapıp, akışa uyup sakin sakin ilerlerken, dengede kalmamız ne kadar kolaydır değil mi? Bir zaman sonra nehir hızlı deli deli akmaya başladı varsayalım, üstelik nehirin ilerleyen kısmında zeminden yüzeye uzanan sivri kayalar da mevcut "eeee" ne oldu? Bizim kayık eskisi gibi güvende ve dengede seyredebiliyor mu? yoksa yer yer dengeyi kaybedip, su alıp batma alt üst olma tehlikesiyle mi karşı karşıya; ne dersiniz? Süt liman değil tabii ki geçen ömür… Olanı kabul edip görünenin arkasını görebilmektir belki de yaşam sanatı.

Bu hayatın bir matematiği mevcut; bu matematiği anlayıp onunla uyumlanana belki de keder de yok, kötü kaderde. Dünyada sadece olan var! Hayata direnmeden yaşamın bize neyi niçin sunduğunu, ne anlatmaya çalıştığını, problemleri çözüp göndermek yerine, olandan ne ders çıkarmamız gerektiğini, anladığımız noktada şuurlanarak bunu hayat planımızda yaşanması gereken bir deneyim olarak görürüz.

Epigenetik ya da yargılarımızın getirdiği aksilikler sonucunda ortaya çıkan kader planlarını yaşadığımızın farkındalığına varıp, sözün büyü olduğu gerçeğini unutmayıp, hayatımıza zorluk çeken ve, bizde alışkanlık yaratmış kötü kelimeleri sanki bir zikirmiş gibi tekrar etmeyi bıraktığımızda yaşam savaşını, yaşam sanatına dönüştürebilen birer simyacı olabilmek pek de zor olmasa gerek.

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!