Vesvese Sözlüğü 89- Fazla Tartmak

En çok kırılanlar, karşısındaki kişilerin hislerine dikkat eden, onların gözlerinin içine bakanlardır. Çünkü vicdani yönü ağır basan kalpler, diğer insanlardan da aynı merhameti bekler. Kendileri narin ve hassas oldukları için herkesi öyle zannederler...

Vesvese Sözlüğü 89- Fazla  Tartmak

Çevremizde hassas kalpli, ince düşünceli, her sözünü kelime terazisinde ince ince tartarak söyleyen ve derinlemesine düşünüp konuşan insanlar vardır. Amacı kalbinde taşıdığı kişileri incitmemektir. Bir konuşur, bir özür diler. Sonra yine konuşur ve konuşurken muhatabının gözünün içine bakar, kalbi titrer üzmeyeyim diye. Şaka yapsa hemen açıklaması gelir ardından; “Yanlış anlamadın değil mi? Latife olsun diye söyledim.” diyerek sürekli kendini açıklamak zorunda hisseder. Bu kadar ince düşünceli olmak kalbe yüktür aslında. Bu yükü, herkes taşıyamaz ama bazı insanlar bu yükün altında ezile ezile taşırlar.

En çok  kırılanlar, karşısındaki kişilerin hislerine dikkat eden, onların gözlerinin içine bakanlardır. Çünkü vicdani yönü ağır basan kalpler, diğer insanlardan da aynı merhameti bekler. Kendileri narin ve hassas oldukları için herkesi öyle zannederler.

Karşısındakini incitmekten korkan hassas insanların, en belirgin özelliklerinden biri de kimseye “hayır” diyemeyişleridir. En yoğun, en yorgun oldukları zamanda bile: “Şu an meşgulüm, çok yorgunum, daha sonra görüşelim mi?” diyemezler. Karşısındaki değer verdiği kişiye “hayır” derse onun küseceğini, alınacağını ve kendisini yalnız bırakacağı korkusuna kapılarak aşırı fedakar ve aşırı verici davranarak kendilerini yıpratırlar. Bu şekilde herkese yetişmeye çalışan insanlar çok yorulurlar ve başkalarına yetişirken kendilerine geç kalırlar. İnsanlar, yaşadıkları olaylara genellikle gerçekçi gözle bakıyorlar, duygusal bakış açısıyla değil. Bu nedenle en çok kırılan ve üzülen yine incitmekten korkan insanlar oluyor. Buna rağmen içsel zenginlik içinde olan  bu kişiler; bütün insanları değerli görür, onları önemser ve kullandıkları kelimelerin karşısındaki kişide bir anlam bulacağını düşünüp yine de onu kırmamaya çalışır.

Bazen de çok verici ve fedakar olmak karşıdaki kişiyi tedirgin eder. Çünkü kendisine  yapılan iyiliğin karşılığını veremeyeceğini düşünür. Gördüğü fedakarlık ve hassasiyet karşısında ezilir  ve minnet altına girer. Kişiyi, kendini eksik hissettirip geri çekilmesine sebep olacak kadar da ince düşünceli olmamak gerekir.   

Atalarımız: “Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.” derler. Zayıf noktalarımız olan konularda kırıcı bir cümle duyduğumuzda onu unutamayız. Özellikle çocukluk döneminde kırıcı ve aşağılayıcı bir söz duyduğumuzda o sözü de sözü söyleyeni de hiç unutmayız. Olgun yaşlara geldiğimizde bile o kişiye karşı bir soğukluk hissederiz. Kim olursa olsun duygusal incinmeleri çabuk atlatan insan sayısı çok azdır.

Yaşam içinde olgun bir insan olarak muhataplarımıza karşı nazik ve zarif olmalıyız. Erdemli  insan zaten sözlerini ve davranışlarını tartar. Ne kendini yoracak kadar aşırı hassa ne de insanları kırıp üzecek kadar kaba davranmaz.

 

“Bir kez gönül yıktın ise,

Bu kıldığın namaz değil.

Yetmiş iki millet dahi,

Elin, yüzün yumaz değil.”

(Yunus EMRE)

 

Yunus Emre, gönülleri hoş tutmanın önemini anlatabilmek için insanların kalbini kırmanın vebalinin kılınan namazın kabülünü dahi etkileyebileceğine dikkat çekmiş.        

Tasavvufta da “kalbi duygulara”  çok önem verilmiştir. Tasavvuf, kişiye önce incinmemeyi sonra incitmemeyi öğretir. İncitmemek kişinin iradesine bağlıdır ve daha kolaydır. Fakat incinmemek, kalbi bir durum olduğu için kişinin bu duyguyu engellemesi daha zordur.

Üç günlük dünya dedikleri şu geçici mekanda inciten, gönül yıkan olmayalım. Gönlümüzü incittiklerinde de sığınağımız sadece Allah(c.c) olsun...

 

 

 

 

 

YAZAR: RAHİME CANSIZ

Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için

https://nefes21.com/profil/rahime-cansiz

Yazar'ın sosyal medya hesabı

https://instagram.com/rahime.cansz?igshid=9nj9d0xyz64q

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!