Vesvese Sözlüğü 27- Benimle İlgilenir Misin?

Araştırmalara göre toplumda hastalık korkusunun % 4 - 6 oranında olduğu tespit edilmiştir. Öyle ki 20'li -30'lu yaşlardaki gençlerde dahi hastalık korkusunun görülüyor olması bunun bir yaşlılık hastalığı olmadığını göstermektedir.

Vesvese Sözlüğü 27- Benimle İlgilenir Misin?

‘’Yaşlılarımızla sohbetin konusu genellikle hastalık üzerinedir.’’ Bu geleneksel düşüncenin yanlış olduğu araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Araştırmalara göre toplumda hastalık korkusunun % 4 - 6 oranında olduğu tespit edilmiştir. Öyle ki 20'li -30'lu yaşlardaki gençlerde dahi hastalık korkusunun görülüyor olması bunun bir yaşlılık hastalığı olmadığını göstermektedir

Bu durumdaki insanlar kendilerini ön planda tutmak, odak noktada olmak için hastalıktan bahsederler. Bazen de küçük çocuklar ‘’Ben hastayım, ateşim var’’ deyip kucaklanmak, anne sevgisini hissetmek için bu yola başvururlar. Okula gitmek istemeyen biraz daha büyük çocuğun da genellikle karnım ağrıyor diyerek hastalığı, okula gitmemek için bahane olarak kullandığına hepimiz en az bir defa şahit olmuşuzdur. Genellikle bu davranış fark edilir. Sık sık yapılmıyorsa, yapan da küçük bir çocuksa sevimli gelir ve ebeveyn olarak güler geçeriz. O gün çocuğumuzu okula göndermez “Bugün evde kalsın, bir günden ne çıkar” deriz. Eğer bu davranış sık sık yapılıyorsa, bu davranış normal değildir ve altında ciddi bir durum olabilir. Çocuk neden okula gitmek istemiyor? Arkadaşları tarafından bir dışlanma, şiddet, derslerde zorlanma ya da öğretmenin davranışlarından kaynaklı bir sorun olabilir mi diye araştırmak gerekir? Eğer böyle bir durum yoksa o zaman da gerçekten sağlığı ile ilgili ciddi bir şey olabilir. Doktora götürülüp sağlık kontrolü yaptırmak gerekir.

Hiçbir bedensel hastalığı olmadığı halde hep hastalıktan, hasta olmaktan bahseden eşimiz, dostumuz veya büyüklerimizdeki bu durum şöyledir:  Kişiler, var olmayan ama inandıkları için bir hastalığı gerçekmiş gibi kendi bedenlerinde yaşar ve o hastalığı o kadar gerçekçi anlatırlar ki karşısında onu dinleyen kişi onun hakkında '' Kesin bahsettiği kadar hastadır. '' diye düşünür. Aslında bu kişilerin beden sağlıkları yerindedir. Hiçbir rahatsızlıkları yoktur. Bu farkında olmadıkları istem dışı bir duygudur. Bu tür durumlarda çevresindeki insanlar ‘’Şimdi gene hastalıktan bahsedecek, tek bahsettiği sadece hastalık’’ diye düşünüp ya duymamazlıktan ya da ‘’Aman sen turp gibisin, senin bir şeyin yok’’ diyerek kestirip atarlar. İşin içinden çıkamadığımızdan bu cevabı hiç düşünmeden vermişizdir. Kendimizce karşımızdakini teselli etmeye çalışırız. Halbuki hasta olduğunu düşünen kişiler biz böyle dedikçe, daha çok üzülüp, kendilerinin anlaşılmadığını düşünürler. Daha fazla vücutlarına odaklanıp, kendilerini dinleyerek olmayan hastalığı ararlar. Bu durumun farkına kendileri hariç çevresi veya doktoru ancak varabilir.  

Psikolojide bu tür hastalara ‘’Hipokondriyazis(hastalık hastası)’’  denilir. Hipokondriyazis hastalığı olan kişiler, hastalıkları hakkında karşısındaki ile sohbet ederken hastalıkla ilgili şikayetlerini içselleştirip : ‘’ Benim de şuram ağrımıştı demek ki bu yüzden kesin bende de bu hastalık var’’ diyerek duyduklarından etkilenip, vücudunda araştırma yapar ve birçok ortak noktaları tespit ederler. Bununla da yetinmez, internette bu hastalık hakkında doğru mu, yanlış mı olduğunu bilmeden okuduklarından etkilenirler. Ve bu hastalığı bedensel değil ama ruhsal olarak gerçekten yaşarlar. Öğrendikleri tıbbi terimleri ve öğrendikleri belirtileri çevrelerine anlatmaya başlarlar. Belki de tek istedikleri şey ilgilenilmek ya da anlaşılmaktır. Kendilerini en iyi bu şekilde ifade ettiklerini sanmalarından dolayı da olabilir bunun sebebi. Ya da çocukluğunda geçirdiği bir travmadan olma ihtimali de yüksektir..

Bu insanlar hasta olduklarına inandıkları için doktor doktor, hastane hastane gezerler. Hep daha iyisini bulma arayışı içerisinde oldukları için sık sık doktor değiştirirler. Bu doktor anlamadı, bu konuda hiç bilgisi yok diye düşünüp bir başkasından duyup ismini not aldığı, tavsiye üzerine başka bir doktora gidip muayene olurlar. Tahlil sonuçlarını o kadar heyecanla beklerler ki belirtilerini yaşadıkları hastalık onlara göre kesin çıkacaktır. Sonuçtan da o kadar emindirler. Sonuçları kendilerini onaylayacaktır çünkü. ‘’Ben biliyorum, kendi vücudumu tanıyorum’’ diyebilecek haklı çıkacaklar, üstelik onaylanma ihtiyaçlarını da karşılayacaklardır. Eğer tahlil sonuçları bekledikleri yönde gelmez ise bu sefer de istediği sonucu alamamış olmanın verdiği üzüntü ile başka bir doktora yöneleceklerdir. Doktorun hastalığını anlamadığından bu yüzden mesleki yeterliliklerinin olmadığından doktoru karalayarak kendilerinin haklılıklarını ispatlamaya çalışacaklardır. Üstüne üstlük doktorun ilaç yazmaması iyi bir doktor olmadığının delilidir. Onlara göre iyi doktor ilaç yazan doktordur.

Bu rahatsızlık ilerlerse, kişi kendisinin bu hastalık sebebi ile öleceğini dahi düşünür ve paniğe kapılabilir. Kişinin durmadan hastalıktan bahsetmesi ve panik olduğu gözlemlenirse bu durumlarda en doğrusu hastanın doktoruna içinde bulunduğu bu psikolojik durumdan bahsedilmelidir ki; doktor bu durumlar için kullanılan ilaç görünümündeki hiçbir etkisi olmayan sözde ilaçları reçete ile yazabilsin ya da başka bir doktora yönlendirebilirsin

Bu hastalar ilaçları içerek iyileşeceklerini düşündükleri için gerçekten de sözde ilaçları içip, iyileşirler. Hatta ilaç saatleri geldiğinde ağrıları olur ve sözde ilacı içince bu şikayetleri kaybolur. Bu durumlarda en doğrusu bir psikiyatri doktorundan yardım alınmasıdır. Bunu da hastaya doğrudan  tavsiye ettiğimizde : "Niye ben deli miyim?" diyerek tepki gösterirler. En ilginci de budur. Beden hastalığını kabul ederler ama zihin hastalığını kabul etmek her insan gibi nefislerine ağır gelir.

Sorunun farkına nasıl vardıracağımız yani psikolojik yardımı nasıl aldırmaya ikna edeceğimiz bizlerin ikna yeteneği ile olabilir. Gerekirse aile doktorundan bu konuda yardım alarak hastamızı nereye ve nasıl yönlendireceğimizi, bize yardım etmesini isteyebiliriz. Çünkü hasta hastalığını kabul etmezse hiçbir tedavi sonuç vermez. Yani öncelikle hastalığı kabul etmek ve tedavi olmayı istemek gerekir. Yoksa tek yapacağımız şey bu hastalar için sadece iyi bir dinleyici olmaktır.

 

 

YAZAR: Selma ONATER

Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için

https://nefes21.com/profil/selma-onater

Yazar'ın sosyal medya hesabı

https://www.instagram.com/selmaonater?r=nametag

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!