Ruhumuz Geride Mi Kaldı?

İnsan olarak, hayatın koşuşturması içerisinde savrulup duruyoruz bir o tarafa bir bu tarafa. Anne, baba, eş, evlat, öğretmen, doktor, avukat, ev hanımı, pek çok kimliğe sahibiz, bununla birlikte hepsi biziz aslında.

Ruhumuz Geride Mi Kaldı?

İnsan olarak, hayatın koşuşturması içerisinde savrulup duruyoruz bir o tarafa bir bu tarafa. Anne, baba, eş, evlat, öğretmen, doktor, avukat, ev hanımı, pek çok kimliğe sahibiz, bununla birlikte hepsi biziz aslında.Her şeyin biraz daha hızlandığı, biraz daha sanal ortama taşındığı şu günlerde hayatın hızına yetişmek için hızlanmamız gerekiyor. Dolayısı ile biz de yetişmek için aynı anda birkaç işi birden halletmeye çalışıyoruz. Hal böyle olunca da hızlandıkça bir adım ötesinde biraz daha hızlanıyoruz, fakat hiçbir şeyi yetiştiremiyoruz.” Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder. Çünkü her yerde olmak, hiçbir yerde olmamaktır.” der Montaigne. Bizlerde her yerde olmaya çalışıyoruz. Bazen amaçlı, bazen amaçsızca, rutine binmiş işler ile meşgulüz. Kızılderililer, fazla yürüdükleri zaman, hemen bir ağaç bulur, altında oturur ve beklemeye başlarlardı. Onlara neyi bekledikleri sorulduğunda şöyle cevap veririlerdi;” bedenimiz hızlandı, ruhumuz geride kaldı, ruhlarımızı bekliyoruz” derlerdi. Peki biz ne durumdayız?  Bu koşuşturma içerisinde Ruh-beden uyumunu kaybetmiş olabilir miyiz? Ruhlarımız geride kalmış olabilir mi? Cevabımız evetse tekrar dengeye gelmesi için ne yapmalıyız? Öncelikle ilk yapacağımız şey sadece durmak! Evet, evet yanlış duymadınız, sadece durmak. Derin derin nefes alıp, anı fark edip kendimize şunu soralım; Burada şu an olan ne?  Benim asil hedefim yani yaşam amacım ne?  Ben Kimim?  Var oluş gayemizi, bu dünyaya gönderiliş sebebimizi, kendimizi bulmaya, tanımaya, dinlemeye ihtiyacım var aslında. Tam da bu noktada, anı fark edip daha bilinçli daha amaçlı yaşama adına kendi içimize olan asıl yolculuğumuza nasıl başlayabiliriz? Muhyiddin Arabi’nin sözleri ne kadar güzel anlatır;” Bütün bu yolculuk kendimden kendime.” Biliyoruz ki geçmiş ve gelecek, an itibarı ile var olduğumuz zaman diliminin dışında. Geçmiş geçti, elimizden çıktı gelecek ise henüz gelmedi. Kazançların hepsi anda aslında, o zaman anda kalmaya, anı değerlendirmeye, anı yapılandırmaya ne dersiniz?

Yaşam telaşı içerisinde durup, anı Yaşayarak, hissederek ve öğrenerek asil hedefimize yani yaşam amacımıza ulaşmaya varmısınız?  Sevgilerimle                                                      

  Profesyonel Koç Kadriye Borak

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!