Niyetin Önemi

Ben bazı hayat sınavlarından geçerken büyük büyük yeminler etmiştim ve bunun için ya oruç tutmam gerekliydi ya da belirli bir miktar para vermeliydim. Bu gibi şeyleri geciktirmemem gerektiğini de biliyordum.

Niyetin Önemi
Girne/ Kıbrıs

Çalışmak içimde kalmıştı. Canla başla, keyifle ve zevkle çalışıyordum. Şartlar ağır olsa da eşimden onay çıkmış. Kapıyı aralamıştım, bırakır mıydım ben hiç işimi.

İlk olarak 17 yaşımda Ticaret Meslek Lisesinde okurken son sınıfta yapmış olduğum staj dışında hiçbir çalışma hayatım olmamıştı.

Çocuklarım büyüdükten sonra sürekli kurslara katılan ben, son iki senedir, dikiş kursuna gidiyordum. “Artık çocuklar büyüdü, çalışayım.” diyordum. Bir taraftan da “Yaşım da geçti, nerede iş bulacağım.” derken, “Halk Eğitimin düzenlemiş olduğu kursa gideyim de dikiş tekniklerini geliştireyim.” diye düşünmüştüm.

Kursun fabrikada olacağı bilgisi verilmişti. Günde iki saat dikiş eğitiminde geçiyor diğer saatlerde fabrikada çalışarak öğrendiklerimizi uygulamaya geçiriyorduk. Kendimi çalışır halde bulmuştum aa nasılda keyif alıyordum. Her zaman isteğim şey gerçek olmuştu. Şartlar ağır olsa da hiç sesimi çıkarmıyor, işime gidip geliyordum.

Kurs süresi dolduktan sonra kadroya alınınca ve sorumluluk verilince mesailer başlamıştı.

Mesaiye kalmama gibi bir alternatifim yoktu. Çalışmaya başlayalı sekiz ay olmuştu. İşi iyice kavramıştım ve alışmıştım. Gayet güzel gidiyordu.

Orada çalışanlar evine ekmek götüren için şartlar ağırdı. Emekleri çok, işlerine bağlı, sevgi ile çalışıyorlardı. İşlerine sahip çıkıp, sarılmışlar ve işlerini benimsemişlerdi. Helal yoldan para kazanmayı seçmişlerdi, ne mutlu.

Oradaki canlarla güzel hoş sohbetler ediyorduk. Hepsinde ayrı bir hayat hikayesi vardı. Kendi ayakları üzerinde durmak zorundalar tabii ki olması gerekende buydu.

Ben bazı hayat sınavlarından geçerken büyük büyük yeminler etmiştim ve bunun için ya oruç tutmam gerekliydi ya da belirli bir miktar para vermeliydim. Bu gibi şeyleri geciktirmemem gerektiğini de biliyordum. Ettiğim büyük yeminler için tövbe ve af diliyordum.

Seni Seviyorum.

Özür Diliyorum.

Lütfen Beni Affet.

Teşekkürler.

Ben sana hakkımı helal ettim, sen de bana hakkını helal et. Diyerek helalleşme çalışması yapıyordum. Bununla ilgili birkaç hafta bu cümle kalıplarını tekrar etmiştim ki üzerimdeki olumsuz enerji sevgiyle benden özgürleşsin.

Fabrikada muhabbetimiz iyi olan bir arkadaş vardı. Eşinden boşanmış oğlu ile beraber yaşıyordu. Ben üzerimde emanet olan bir miktar parayı ona vereceğim “acaba incinir mi?” diye düşünüyordum. Başkası aracılığı ile vermek o da hoş olmazdı. “Kabul eder mi, mahcup olur mu?” diye düşünüyordum ve bir türlü söylemeye  cesaret edemiyordum. Ben bu düşünceleri aklımdan geçirirken arkadaş öğle yemeğinde gelip karşıma oturdu. Muhabbet ederek yemeğimizi yiyorduk fakat ben bir türlü konuyu dile getiremiyordum.

Arkadaş yemeğini bitirmiş ve gelip yanıma oturmuştu. Benden borç para istediğini söylediğinde nasıl da sevindim. “Aman Allah’ım bu nasıl bir şeydi şükürler olsun.” dedim. O zaman daha böyle farkındalıklı değildim ve telepatik olarak birbirimize bağlı olduğumuz bilgisine sahip değildim. Çok sevindim ve durumu izah ettim, “Arkadaşım kabul edersen benim de vermem gereken bir miktar para var onu sana vermek isterim” dedim ve Allah’ım nasıl mutluyum. Onu incitmekten endişelenen ben, böyle bir durum yaşamıştım.

Niyetler temiz, kalpten gelen güzel duygularla hareket ettiğimizde işlerimiz kolaylıkla ve sağlıkla oluyordu.

İşime devam ederken bir yandan da Ramazan ayı yaklaşıyordu. Ramazan ayı bizim için çok değerlidir. İftar saati alınan sıcakcık pide,yapılan salata ve cacık koşuşturması ne hoş sohbetler ederek hazırlanır, bizde iftar sofrası. İftar sofrasında ailecek edilen sohbetler, manevi olarak çok huzurlu geçiyordu. Ben bir taraftan işime kıyamıyor, diğer taraftan da Ramazan da oruç tutarken nasıl çalışırım diye düşünüyordum. Sabahtan akşama kadar ayaktaydım. “Eşim işten çıkarsın.” diyordu. Zaman yaklaştıkça bu düşüncelerim çoğalmıştı.

 Korona başlayalı iki, üç ay oluyordu. İşler hastalık yokmuş gibi devam ediyordu. İhracat ürünler üretildiği için henüz Avrupa ülkelerinde de önlemler üst seviyede olmadığı için üretim devam ediyordu. Tatil söz konusu değildi. İki, üç hafta sonra hiç beklenmedik bir şekilde virüs ilerlemişti. Çalışırken o yoğun tempoda korona aklıma bile gelmiyordu.

Şimdi sıkı durun, işte bir mucize haberi daha. Bir süre sonra toplantı yapıldı ve fabrikanın süresiz tatile girdiği haberini aldım. Allah’ım nasıl mutluydum, içimden gülüp oynuyordum. Dualarım kabul olmuştu. Şükürler olsun. Virüs bize güzellikler getirmişti.

Büyük oğlum şehir dışında okuyordu. Ramazan ayını nasıl geçirecek, sahurda yemeğini her gece nasıl hazırlayacak derken, benden bir hafta sonra oğlumun okulu da virüs sebebiyle tatile girmişti.

Çok şükür Ramazan sofrasında ailece bir aradaydık.

Allah’ım her ne olacaksa senin hayrına olsun.

Allah’ım bana senin hakikatini göster.

Senin gücün her şeye yeter.

Allah’ım bizleri katından her zaman destekle.

Senin ilahi koruman altında ve güvendeyim.

 

Ayşe Özkılıç

https://www.instagram.com/ayseozkilic39/

 

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!