Kahraman

Yetersiz kaldıkları yerde, kendilerini tamamlamak istemelerinden kaynaklanır kahraman olma ihtiyacı. Bunu gerçekleştirebilecekleri en kolay yer, kendi çocuklarının gözünde kahraman olmaktır.

Kahraman

       Kahraman, içinde bulunduğumuz zorlu durumdan bizi bir çırpıda kurtaranlardır.

 

Küçük bir çocukken, anne babalarımız genellikle bizim yerimize karar verir, altından kalkamayacağımızı düşündükleri her şeyi kendileri yaparlar. Ya da en azından o işin ucundan tutarlar. Mesela, acıkıp acıkmadığımıza, üşüyüp üşümediğimize, hasta mıyız değil miyiz, yorgun muyuz değil miyiz, canımız istiyor mu, istemiyor mu, uykumuz var mı yok mu hepsini kendileri bizim için bizden daha iyi bilirler. Sanki o vücut, çocuklara ait değil de kendilerine aitmiş gibi ihtiyaçlarını, ona neyin daha uygun olduğunu, ebeveynleri daha iyi bilirler. Ebeveynlerin bu tarz düşüncelere -çocuğa ait vücut üzerinde ebeveynlerin karar vermesi- sahip olmalarının sebebi, bunun kendi hakları olduğunu ve bu davranışı doğal görmeleri yatar. Çocukların kendilerini ifade edemedikleri dönemler için bu davranış doğrudur. Çocuk benliğin gelişmesi ile birlikte yani ben ne istiyorum ne istemiyorum veya neye ihtiyacım var, bilinci kazandıklarında çocukların seçim haklarının olduğunu dikkate almalıyız. Seçim fırsatını onlara verdiğimizde kendilerinden daha emin olacak ve değerli olduklarını hissedeceklerdir. Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirirken nasıl bir tutum sergiledikleri, çocukların birer yetişkin oldukların da nasıl bir kişiliğe sahip olacakları ile doğru orantılıdır.

Peki ebeveynler neden böyle davranıyorlar sizce? Amaçları nedir? Tabi ki çocuklarının başına gelecek herhangi bir zarardan onları korumak, işlerini kolaylaştırmak için ya da……….. diye bunları çoğalta biliriz. Bu cevapların temeline indiğimizde asıl gerçekle karşılaşırız. Çocukların velayetinden sorumlu olanların, böyle tutum sergilemelerinin sebebinin asıl kendi duygusal ihtiyaçlarını, böyle davranarak karşıladıklarını fark ederiz.

Yetersiz kaldıkları yerde, kendilerini tamamlamak istemelerinden kaynaklanır kahraman olma ihtiyacı. Bunu gerçekleştirebilecekleri en kolay yer, kendi çocuklarının gözünde kahraman olmaktır.

Bununla birlikte kahramanlıkları sadece çocukları ile sınırlı değildir elbette. Bu rollerini, çevrelerindeki, ilişki içerisinde oldukları, anne-babalarına, kardeşlerine, eş, dost herkes için kullanırlar.  Kahramanlığın kendilerine çok yakıştığını düşünüyor olacaklar ki, her yerde ve her fırsatta bu role bürünmekten zevk alır ve bunun için aşırı istek duyarlar. Bilmezler ki bu egonun kendilerine oyunu olduğunu.

Ego, her fırsatta kahramanlara der ki, sen olmazsan bunların hali ne olur? İyi ki sen varsın. Bu küçücük yavrucak sensiz nasıl başarabilir ki? Hadi ona yardım et. Yetişkin çevre içinde de davranışları buna benzerdir. Bak bunun da sana ihtiyacı var. Hadi yardım et. Onu, onun yerine savun. Aralarını yap. Ne de olsa sen bir kahramansın. Sen olmazsan dünyanın düzeni bozulur……….

Egonun teşviki ile kahramanların, muhtaç olana yardımcı olma hevesleri kabarır. Bu istikamette devam etmek, sadece egoyu tatmin eder. Ego hiçbir zaman doymaz fakat zaman zaman azıcık durulur. Bunun nedeni de seni zayıf hissettiğin anları yakalamak için pusuda bekliyor olmasıdır. Her fırsatta, farklı düşüncelerle, benzer durumlarda kişiyi kendinde eksiklik hissettiği tam o noktadan harekete tekrar tekrar geçirir.

Çocuklar, sosyalleşme yolundaki davranış kalıplarını, bildiğiniz gibi yetişkinleri modelleyerek öğrenirler. Büyüklerin nasıl İlişkilerini düzenlediklerini, gözlemleyerek inceler, hangi durumlarda nasıl davrandıklarını, nasıl davranmaları gerektiğini izleyerek, bilinçaltlarına şablonlarla kayıt yaparlar. Ve gerekli olduğunda, kullanımı pratik olan bu şablonları devreye sokarlar. Küçükken sinir oldukları kendilerine karşı kullanılan yetişkin davranışlarını böylelikle kendileri de kullanmaya başlarlar, farkına varmadan. Ve böylelikle kahraman olma isteği ebeveynlerinden, kendilerine aktarılarak devam eder.

İlişkilerimize, bu şablonlarla yaklaştığımızda, farkında olarak veya olmayarak diğerlerinin kararlarını etkilemek, onların kararlarının yanlış, düşündüklerinin doğru olmadığını onlara ispatlama davranışları içerisine gireriz. Ya da onları -bize göre- zor durumlardan kurtarmaya çalışırız. Nede olsa biz bir kahramanız. Çünkü büyüklerimizden böyle görmüşüz ve doğru davranışın bu olduğundan hiç şüphemiz yoktur.  Çocukken değişmez olan yasa neydi? Büyükler, hata yapmaz. Çünkü onlar kahramandırlar. Küçük yaşlarda bilinçaltına ‘’o halde ben de onlar gibi olmalıyım’’ düşüncesi yerleşir.  Kahraman olma isteğimiz, ego tarafından da desteklenince bu davranışın yanlış olduğunu, yardımcı olduğumuz kişinin gelişmesini baltalayarak engellediğimizin farkına bile varmayız. Doğruluğuna inandığımız davranışımızda ısrarcı olur, onların iyiliği için adeta onlarla çatışırız.

Bu kahramanca davranışları yaparken, karşıdakinin bilinçaltına mesajların değersizlik, yetersizlik, yok sayılmak, farkına varılmamak, emin olmamak gibi mesajlar gönderdiğinizi hiç düşündünüz mü?

Farkına varmadan yukarıda bahsettiğim olumsuz duyguları karşıya yollarız, bununla birlikte kendimiz duymayız. Bunu en iyi karşıdakinin bilinçaltı bilir. Biz onu çok sevdiğimiz, değer verdiğimiz için yaparken, onun içindeki cevherin ışığını körelttiğimizi farkında bile olmayız. Kahramanlık fırsatlarını değerlendirirken karşıya yaptığımız yıkımın zararını, yaşattığı travmaları göremeyiz. Kahraman olmanın bize ne kadar çok yakışacağının hayalini kurar, ona ulaşmak için tüm imkanlarımızı kullanırız. Bunun üstüne bir de takdir bekleriz.

Bu tip kahraman ebeveynlerin çocukları, büyüdüklerinde de bir başkasının kendilerinin yerine olayları çözmesini, ona akıl vermesini, onaylamasını, hayatlarında muhakkak böyle kahramanları olsun isterler. Bu duygu tanıdık olduğu için onların konfor alanıdır. Buradan çıkarak sorumluluk almak istemezler. Çünkü tanıdığımız çevrede rahat ederiz, yabancı bir çevrede rahatsız oluruz.

Çocuklarımızın özgüvenli, kendinden emin ne istediğini bilen ya da ne istemediğini bilen yetişkinler olabilmeleri için, ebeveynlerinin onları yetiştirirken, hangi davranış kalıbını kullandığı önemlidir.

Çocuklarımıza, kendileri talep etmedikçe yardımcı olmayalım. Varsın kendilerinin kahramanı kendileri olsunlar. Varsın basit hatalar yapsınlar. Varsın azda olsa biraz terlesinler. Kendi alın terlerini kendileri silsinler ki özgüvenli, kendinden emin bireyler olarak yetişmiş olabilsinler.

Selma Onater

Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için:

https://nefes21.com/selma_onater

Yazar'ın sosyal medya hesabı:

https://www.instagram.com/selmaonater

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!