Büyük Pazarlık

Doyuma ulaşmaya çalışan ruh gezer de gezer. Peki bu seyahati bizim hangi isteklerimiz besler?Eğer nefsimizin doyumu için gezersek ,ancak gurme toplantıların da anlatacağımız birkaç anımız olur. Ruhumuzu beslemeyen açlığımızı doyurmak ise bize kısa süreli hazlar, geçici mutluklar sağlar. Oysa içte bir program çalışmaya devam ediyor.. ... Kendimize şahitliğimiz kutlu olsun o halde.. İçimizdeki tüm oyunları ,sevgiyle ,oyun bozanlık etmeden kuralları tekrar düzenleyerek oynayalım.. Tüm kuralları nefsimizin koymasına izin vermeden.. O ‘nun da ruhsal doyumunu sağlayarak tatmin edip.. Saklambaç olur ,kör ebe olur, oynamaya devam edelim..

Büyük Pazarlık
Bir kapı arala ışık sızsın içeri..

Büyük Pazarlık

 

Doyuma ulaşmaya çalışan ruh gezer de gezer. Peki bu seyahati bizim hangi isteklerimiz besler?

Eğer nefsimizin doyumu için gezersek,ancak gurme toplantılarında anlatacağımız birkaç anımız olur. Ruhumuzu beslemeyen açlığımızı doyurmak ise, bize kısa süreli hazlar,geçici mutluklar sağlar.

Oysa içte bir program çalışmaya devam ediyor. İç benliğin : “Ben güvende değilim” diyor.

Nefsin : “Al sana yemek” Diyor

İç benliğin :’’Ben yeterince sevilmiyorum ’’

Nefsin :’’Al sana sosyal medya’’diyor

 İç benliğin : ’’Ben faydalı olmak istiyorum, nasıl faydalı olabilirim bilmiyorum?’’ diyor.

Nefsin: ‘’Al sana koca al sana çocuk!’’ diyor.

Güven ihtiyacını nefsimiz aç kalma olarak algılayabilir ve tıka basa karnını doyurman için sana sinyaller gönderir. Çünkü ilkel beynin güvenlik ihtiyacı yaşamaktadır. İlkel beynimize  göre, yaşıyor musun güvendesin! Besin varsa güvendesin! Günün sonunda sebepsiz acıkma ve obezite ortaya çıkar ve sonrasında hastalıklar...

Gerçek duygular  ile, güven ihtiyacı karşılanmadığı müddetçe güvenlik sorunu yemek ile karşılanmaya devam edilir. Zihninin bir tarafı ait olduğun yeri bul diye bağırıyorken sen onu yemekle besleyip güvendesin  dersin nefsine...

Yemek ruhunu besledikçe gerçek sorunun üstü örtülür sen hasta olana dek. Altta bir program çalışıyor çünkü... Ait olduğun yere git diye fısıldıyor içindeki ilahi ses. Sırtını sadece Allah’a yasla diye fısıldıyor. Ama biz sonsuz sevgi kapasitesiyle yaratılmış ruhumuzu prangalarla bir yerlerde bağlı tutuyoruz. Hepimiz bir yerlerde okumuşuzdur fillerin ayağına küçükken pranga takılır büyüdüklerinde o pranga hala onların gitmesini engelleyebilir sanırlar.  İşte bizim de aslında bizi engellemeye yetmeyecek prangalarımız var. Ama güvende olma ihtiyacının üstünü kapatıp nefsani isteklerimizle  besleyince prangalar bizi tutar.

Ben yeterince sevilmiyorum diye fısıldayan iç benliğin sesini de kolaylıkla bastırırız. Birkaç paylaşım,alınan like’lar  sen sevildiğini hisset diye var. Beğeniler demiyorum like’s diyorum arada bir fark var benim gözümde. Like’s o kalp tuşuna basınca alınan sayısal değeri olan bir şey, fikirlerinin ve hislerinin kopyala yapıştır  dışındakilerin beğenilmesi ise başka bir şey benim gözümde.Birisi ruhunu birisi nefsini besler. Sen  bilmesen de iç benliğin bunun  farkını ayırır. Bunun farkını şöyle anlayabilir miyiz acaba? Bu paylaşımı birileri beğensin diye mi yapıyorum... Yoksa birilerine şifa olsun diye mi... Like ile beğeni arasındaki farkı bu belirler mi acaba araştırılmalı belki de.

Ne demiş Üstad Barış Manço ‘’Bir sen var senin içinde senden öte senden ziyade’’bizim  isteklerimizi ve ihtiyaçlarımızı ayıran bir kontrol mekanizması var dinlemeyi bilir kalbimizin kapılarını Rahman’i sese açabilirsek.

Ve faydalı olmak çağrısı… Hormonlarımız bizi çoğalmaya yönlendirir. İlkel beynin bir isteği de budur. Kiminle ? Nasıl ? İyi biriyle mi ? Fark etmez ilkel beyin için. İsteği çoğalmaktı. Eş bulmaktır. Bu isteğimizi yadsımalıyız demiyorum ama yemek ihtiyacı gibi bunu da nefsimizle değil iç benliğimizin izleriyle oluşturmalıyız. Tamamlamak ya da tamamlanmak için değil. Tamamlanmış ruhuna eşlik edecek rol arkadaşları için dünyaya çocuk getirip onların tamamlanmasına şahitlik etmeliyiz. Asla onları tamamlayarak değil.Asla onlardan beslenerek değil.Ne sömürerek ne sömürülerek. Rol model olup şahitlik etmek yeterli belkide…

Kendimize şahitliğimiz kutlu olsun o halde. İçimizdeki tüm oyunları ,sevgiyle ,oyun bozanlık etmeden kuralları tekrar düzenleyerek oynayalım. Tüm kuralları nefsimizin koymasına izin vermeden. O ‘nun da ruhsal doyumunu sağlayarak tatmin edip. Saklambaç olur,kör ebe olur, oynamaya devam edelim.Ama neden bu dünyaya geldiğimizi unutmayarak.Asıl yurdumuza gideceğimizi bilerek oynayalım…

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!